Hapishaneler kurulurken insanlar arasında bu kadar nam salacağını kimse hesap etmemiştir sanırım. Keza bu mekânların bazılarının zamanla müze olacağını ya da yapımcılık sektörüne malzeme olacağını da. İnsanların terbiye edilmesi için kurulan bu mekânlar üzerine yazılmış kitaplar, tezler bir yana çekilen diziler ve filmler de bir hayli ilgi odağı. Şüphesiz bunların en meşhuru ise Alcatraz Adası’ndaki hapishane. Bir adanın ceza infazı için kullanılması tarihte hep görülen bir durum. Romen Diyojen Malazgirt Savaşı’ndaki mağlubiyetinden sonra İstanbul Kınalı Ada’ya sürgüne gönderildi. Ve bu adada öldü. Orası ne bir hapishane ne bir zindandı. Ama işlevi hapishane ile aynıydı.
‘Alcatraz’ kelimesinin kökü İspanyolcadan, ‘Alcatraces’ kelimesinden geliyor. 1775 yılında ünlü İspanyol gezgini Juan de Ayala, San Francisco açıklarında bulunan adaya ilk çıkan kişi. Bu gezisi sırasında San Francisco sahillerini haritaya aktarıyor ve San Francisco açıklarındaki 3 adadan birine ‘Alcatraces’ ismini veriyor. Daha sonra zamanla bu isim İngilizceye çevrilip ‘Alcatraz’ ismini alıyor. ‘Alcatraz’ kelimesinin daha önceleri ‘pelikan’ veya ‘ilginç kuş’ anlamında kullanılıyordu.
1850 yılında Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti bu adayı, Birleşik Devletler Ordusu için kullanmaya başladı. Önce adaya bir kale yapıldı. Bu sayede adanın önemi arttı ve burası karargâh olarak kullanılmaya başlandı. Daha sonra da, Amerika Birleşik Devletleri Ordusu bu ada üzerine 100 tane uzun menzilli top koyarak adayı batı yakasının en güçlü kalesi durumuna getirdi. Alcatraz Adası ‘Fort Point’ ve ‘Lime Point’ ile birlikte Amerika batı yakasının önemli savunma üçlüsünün biri konumuna geldi. Aynı zamanda ada Amerika tarihinde askeri amaçla kullanılan ilk fenerdir.
Ada, 1850’lerin sonlarında ilk askeri mahkûmlarını aldı. Bu tarihten itibaren de 100 yıl kadar sadece tutuklulara hizmet verdi. Ayrıca ada birçok savaşta savunma amaçlı kullanıldı ama ilginçtir ki adadaki hiçbir ateşli silah kullanılmadı. 1909 yılında ada üzerinde bulunan kale yıkıldı. Kalenin bodrum katı bırakıldı ve bu bölüm sadece savaş esirleri için hapishane olarak kullanılmaya başlandı. 1909 yılından 1911 yılına kadar Alcatraz‘da tutuklu bulunan hükümlüler adadaki hapishaneyi inşa ettiler. Daha sonra da bu ada çok meşhur bir hapishane oldu ve ‘The Rock’ (Kaya) ismi ile anılmaya başlandı.
Amerika Birleşik Devletleri Ordusu, bu adayı 1850 ve 1933 yılları arasında, 80 yıl kadar kullandı, ta ki ada Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı’na transfer olana kadar. Bundan sonra da ada, maksimum koruma ile sadece hapishane olarak kullanılmaya başlandı. Asıl amaç 1920 ve 1930’lu yıllarda çok fazla görünen suç sayısını azaltmak ve potansiyel suçlulara bir şekilde gözdağı vermekti.
Alcatraz kurulduğu ilk zamanlardan bu yana olumsuz manada dikkat çekti. İnsan hakları ihlallerinin olduğu yönünde birçok haber ve rivayet dolaştı. ABD halkı buradan hareketle hükümet üzerinde baskı kurdu. Anayasal olarak koruma altında olan hakların mahkûmlar için de geçerli olduğunu ön plana çıkardı. ABD hükümeti en nihayetinde Alcatraz hakkında açıklama yapmak zorunda kaldı.
Alcatraz‘ın hapishane olarak işlev gördüğü yıllarla ilgili çıkan film, kitap ve dergilerdeki açıklamalara cevap olarak, Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı da bir açıklama yapma gereği duydu. Bu açıklamada ‘Alcatraz kesinlikle canilerin adası değildir’ denildi. ‘Adadaki mahkûm sayısı her zaman 260-275 arası tutulmuş olup, mahkûm sayısı hiçbir zaman maksimum kapasitesi olan 336 kişiye çıkartılmamıştır’ açıklaması yapıldı. Bir diğer açıklamaya göre de, Alcatraz Adası‘nda, her zaman, diğer Federal Hapishanelerin nüfusunun sadece yüzde biri kadar mahkûm tutulmuştu, diğer hapishanelerde tutulan mahkûmlar, her zaman Alcatraz‘a transfer olabilmek için çabalamışlar ve bunun için dilekçeler vermişlerdi.
Alcatraz Adası, birçok ünlü suçluyu “ağırlamıştır”. Bunlardan bazıları; Al Capone, Doc Barker, “makineli tüfek” George Kelly, “kuş adam” ya da Alcatraz Kuşçusu olarak bilinen Robert Stroud, Bonnie ile Clyde ikilisinin şoförü Floyd Hamilton ve Alvin Karpis gibi isimlerdi.
Hükümlülerin sayılarla isimlendirildiği Alcatraz‘da çok basit temel gereksinimler dışında hiçbir ayrıcalık yoktu. Cezaevi kitaplığından yararlanmak için bile en az beş yıl sorun çıkarmayan bir mahkûm olma şartı aranıyordu. Aşırı sert ve soğuk su akıntılarıyla çevrili adadan kaçış çok zordu. Hapishane koşulları ise esir kamplarını aratmıyordu.
İlk kaçış olayı 27 Nisan 1936′da gerçekleşti: Joe Bowers, görevi gereği çöp yakarken adanın sınırındaki çite tırmanmaya başladı. İnmesi için yapılan ikazları reddedince, gözetleme kulesinden bir görevli tarafından vuruldu ve 20-30 metre yüksekten aşağıya düştü. Ağır yaralandı ve öldü.
16 Aralık 1937′de, Theodore Cole ve Ralph Roe, endüstri binasının hasır bölümünde çalışıyordu. Bir ara, penceredeki demir parmaklıkları törpüleyip kestiler. Oradan kaçıp, San Francisco Körfezi’nde kayboldular. Bu teşebbüs, şiddetli bir fırtına sırasında yapılmıştı ve körfezin dalgaları hızlı ve sertti. Çoğu kişi onların öldüğüne inanıyor. Fakat başardıklarına inananlarda yok değil.
14 Nisan 1943′te, James Boarman, Harold Brest, Floyd Hamilton ve Fred Hunter, endüstri binasında, iki görevliyi rehin aldılar. Pencereden kaçtılar. Görevlilerden biri, diğer görevlileri uyarabildi. Adadan uzaklara doğru yüzmekte olan Boarman, Brest ve Hamilton’a ateş açıldı. Hunter ve Brest yakalandı. Boarman vurulmuştu ve görevliler ona ulaşamadan denizin derinliklerinde kayboldu. Cesedi bulunamadı. Başlarda, Hamilton’un denizde kaybolduğu sanılıyordu. Her nasılsa, iki gün boyunca sahil şeridinde bir kayanın arkasında saklanmış. Hamilton endüstri binasına geri dönünce, görevliler tarafından yakalandı. Diğerlerinin cesetlerinin bulunamaması insanların kafasında soru işaretleri bıraktı.
31 Temmuz 1945′te, en dâhice planlardan birini, John Giles, -askeri kıyafetlerin taşındığı limanda- çalışma avantajını kullanarak yaptı. Sonunda askeri üniformalardan bir tanesini yürüttü. Üniformayı giyerek, sakin bir şekilde, denize gemi indiren askerlerin yanına gitti. Gemiye usulca bindi. Kaybolduğu hemen anlaşıldı. Gemi hareket etmişti fakat Giles’in umduğu San Francisco’ya değil, bir başka adaya gidiyordu. Giles, karaya ayak basar basmaz, polisler tarafından yakalanarak Alcatraz’a geri gönderildi.
Buraya kadar başarısız ya da olağan şartlarda mümkün olması beklenmeyen kaçma girişimlerinden bahsettik. ABD halkının fantastik hikâyelere olan ilgisi genetiğinde mevcut. Başarısız girişimlerin başarılı olduğunu düşünenler hep oldu. Gizemli yılbaşı kartpostallarını bunlara kanıt gösterenler de hep vardı.
Alcatraz’da birçok kaçma girişimi oldu. Ama buranın balonunu patlatan kaçış, kapanmasına sebep olan kaçıştı. 11 Haziran 1962′de, Clint Eastwood’un ‘Escape from Alcatraz’ filmiyle şöhreti yakalayan bir kaçış olayı gerçekleşti. Bu çok ilginçti. Frank Morris, John ve Clarence Anglin kardeşler, sessizce ve kimseye fark ettirmeden hapishaneden kaçtılar. Şöyle ki; ‘Prison Break’ isimli popüler dizideki gibi burada da hücre duvarında bir delik açıyorlar ve bu delik, bitişinde demir parmaklıklar olan bir koridora çıkıyor. Yol hazır. Fark edilmemek için de, kendi maketlerini yapıyorlar. Hem de gerçek saçlarını da kullanarak. Maketleri yatağa yatırıyorlar, üstlerini de örtüyorlar. Koridordan havalandırmaya tırmanıyorlar. Buradaki demir çubukları büküp, çatıya çıkıyorlar. Su borularına tutunarak aşağıya iniyor ve kayıplara karışıyorlar.
1962 yılında gerçekleşen son kaçış olayında, kaçak hükümlülerin yakalanamamış olmasının yanında, kaçışın ardından başrolde Clint Eastwood‘un oynadığı Alcatraz’dan Kurtuluş adlı filmin de kamuoyunda tepki yaratmasıyla, yükselen maliyetlere karşı aranan gerekçeler ortaya çıkarak aynı yıl cezaevi kapatıldı. Hükümlüler başka yerlere nakledildi.
2005 yılında Johnny Wilson adında dokuz yaşında bir çocuk, Katrina Kasırgası kurbanlarına yardım için para toplamak amacıyla “kaçılamaz” denilen Alcatraz adasından San Francisco’ya iki saatten az bir sürede yüzerek geçti. Buradan hareketle adadan kaçışın imkânsız olmadığını söyleyebiliriz.
2008 Şubat ayında Alcatraz Cezaevi’nin yıkılması için yapılan referandum, San Francisco’lu seçmenlerin % 72’lik oy oranıyla reddedildi. Bugün Alcatraz Adası ve Alcatraz Hapishanesi, yılda 750 bin ziyaretçinin gittiği bir müze ve 1982 yılından beri Golden Gate Ulusal Dinlence Bölgesi’nin bir bölümü olarak kullanılmaktadır.
Alcatraz Adası ve Cezaevi’yle ilgili olarak İMDB kaynaklarına göre 19 sinema filmi çekilmiştir.
Muhammed Furkan Kâhya