kahramanmaraş belediyesinin internet sitesinde yer alan bir haberden şehrin yeni bir edebiyat faaliyetine şahitlik edeceğini öğreniyoruz. belediyenin imkânlarına istinat eden bir tertip heyeti edebiyat ödülleri verecek, yarışmalar düzenleyecek ve çeşitli yazarlarla toplantılar tertip edecekmiş. böylesi faaliyetlerin bilhassa gençler için çok faydası var. ben de lise talebesi iken yine şehrimizin belediyesince tertip edilen sezai karakoç sempozyumu’nu takip etmiş, kurtuluş kayalı’nın yanına varıp kendi yazdığım sezai karakoç yazısından söz etmiştim. o da, karşısındaki liseli genci mütebessim bir şekilde dinlemiş ve yazıyı fakültedeki adresine göndermemi isteyerek beni teşvik etmişti. kendi tecrübemden hareketle belediyeye bu faaliyetleri için teşekkür ederim.
bu faaliyetlerin yararını teslim etmekle beraber kök tutacak, daha kavî işlerin olmasını da talep etmemiz gerektiğini düşünüyorum. bir kahramanmaraşlı olarak müşahede ettiğim bir husus ile başlayayım: kahramanmaraş’ta birçok belediye kütüphanesi açıldı. gerçi bunlar kitap bakımından fakir, kütüphane vasıfları itibarıyla geri yerlerdi. fakat buraların çalışma salonları herhalde tahmin edilenden çok teveccüh gördü. bugün de devam ediyor bu durum. ancak okumaya, yazmaya, ders çalışmaya hatta küçük bir kitaplığa dahi yer açılmayan evlerimizden bu kütüphanelere giden gençleri görerek belediyeye teşekkür etmek, gördüğüm kadarıyla, pek kimsenin aklına gelmiyor. hâlbuki bu şehrin halkından yol, alt geçit gibi hizmetleri şükranla anan kimselere rastladım. bunun böyle olmasının sebepleri var. en başta gelen sebep, kendi ihtiyacımıza gafil oluşumuz, gerçek ihtiyacımızı görmeyişimizdir. bir baba düşünün: hayatı boyunca kütüphaneye gitmek mecburiyetinde kaldığı tek bir durum başına gelmemiş. güç bela, borç harç aldığı bir otomobili var ve bunun üzerine titriyor. pazar günleri, ayin yaparcasına otomobilini temizliyor. oğlu da sınavlara hazırlanıyor, babasının yapmadığı şeyleri yapıyor, meselâ test çözüyor. evin yakınına bir belediye kütüphanesi açılıyor, oğul bu kütüphaneye gitmeye başlıyor. babanın buna otomobilini sürdüğü yol kadar kıymet vermesi pek mümkün görünmüyor.
belediye tarafından açılan yirmi civarındaki kütüphanenin gördüğü teveccühe bakarak bir kütüphane ihtiyacını her fırsatta ifade etmeye çalışıyorum: karacaoğlan halk kütüphanesi, yarım asır evvel açıldı. bugün de açıldığı şartlara yakın bir hâlde faaliyetlerini sürdürüyor. bu kütüphanemiz, şehrin ilk kütüphanesi. açıldığı dönemde, kütüphanenin bulunduğu mevki şehrin gözde yerlerinden biriydi. ancak o günden bugüne şehrin nüfusu on kat artmış, yapısı ise tamamen değişmiştir. karacaoğlan kütüphanesi’nin trabzon caddesi üzerinde, büyük ve gelişmiş bir binaya ihtiyacı vardır. halk kütüphanemizi buraya taşıyıp bir milyon kitabı olan, gelişmiş bir kütüphane hâline getirmemiz gerektiğine inanıyorum. bugün boş olan eski ssk binasının yeri ile onun yanındaki yenişehir hastanesinin yeri böyle bir kütüphane için uygun olacaktır. bahsettiğim bu yere yürüme mesafesinde öğrenci yurtları, liseler ve üniversite yerleşkesi vardır. şehrin merkezinde bulunduğu için de birçok kimse muhtelif vasıtalarla buraya ulaşabilecektir. burada kurulacak bir milyonluk bir kütüphaneyle şehre büyük bir maddî ve manevî zenginlik kazandırılmış olur. eğer edebiyat şehri unvanıyla faaliyetler yürütülmeye devam edilecekse böyle büyük bir kütüphane üzerinden şehre maddî gelir sağlama yollarını da akledecek kimseler herhalde idareciler arasında mevcuttur. kültürün endüstrileştiği, yayıncılık piyasasının büyüdüğü bir devirde şehrin idarecileri, kültür ve edebiyat faaliyetlerini zevahiri kurtarmak üzere düşünmüyorlardır. kahramanmaraş’ın böyle bir kütüphane projesini ticarîleştirecek zekâlardan mahrum olduğunu zannetmiyorum. öte yandan, belediyelerin kendi binalarını yenilediği ve ihtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip büyük binalar yaptığı şu son yıllarda karacaoğlan kütüphanesi’nin yüzüne bakılmamasını kahramanmaraş adına büyük bir ayıp olarak görüyorum. ayrıca kütüphane gibi temel bir kültür ihtiyacını halletmemiş bir şehrin “edebiyat şehri” diye kendisini takdim etmesinin anlamsız olacağı herhâlde herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
belediyenin internet sitesinden okuduğum haberde belediye başkanının ağzından UNESCO ile ilgili hedeflerin devam ettiğini öğrenmiş olduk. daha evvel mahallî idarecilerin beyanlarında kahramanmaraş için “UNESCO edebiyat şehri” unvanını almak üzere çalıştıklarına dair ifadelere rastlamıştık. gerçi, bu meseleye işaret eden birkaç satırı, yoldaki kalemler’de yazmıştım: (http://yoldakikalemler.blogspot.com/2017/12/kahramanmaras-unesconun-edebiyat-sehri.html) orada işaret etmeye çalıştığım hususu tavzih edeyim: kahramanmaraş’ta yeterli kütüphane imkânları olmadığından bir kütüphane kültürü de yoktur. kütüphane belli bir insan faaliyetini, bir çabayı muvaffak kılmak üzere oluşturulur. hedefi, arayışları, kültürel çabaları olan bir insan topluluğu meydana gelir ve bunlar kendi hedefleri için kütüphane ihtiyacını karşılamak isterler. acaba bugün kahramanmaraş’ta “edebiyat şehri” unvanını karşılayacak beşerî unsur mevcut mudur? bugün kahramanmaraş’ta yazılıp da türkiye’nin dört bir yanında okunan romanlar var mıdır? şehrimizde şiirlerini, hikayelerini istanbul’daki dergilerde neşreden kaç kişi yaşamaktadır? kahramanmaraş’taki bir yayın heyeti tarafından hazırlanıp da bütün türkiye’ye dağıtılan, hatta yurtdışında tanınan bir edebiyat dergisi var mıdır? şehrimizde bir yayınevi mevcut mudur? kahramanmaraş’ta kaç tane sahaf vardır ve bu sahaflardan kütüphanelere kitaplar alınmakta mıdır? bu şehirdeki kültür müdürlerinden kaç tanesi bu sahafların müdavimidir? bu sorulara müspet cevap vermek kolay değildir. türkiye, istanbul’u modelleyerek “türklerin edebiyat şehri” vasıflarını çıkarmalıdır. kahramanmaraş bu modelleme işini üstlenerek çıkardığı modeli kendisi tatbik etmek yoluna gidebilir. bütün islâm dünyası için, türkistan coğrafyası için belki de böyle bir çaba anlamlı bir iş olacaktır. UNESCO’nun edebiyat şehri unvanına talip olmak yerine kendi “kültür şehri”, “edebiyat şehri” anlayışımızı geliştirmek daha doğru bir tavır olacaktır. sezai karakoç’un “hafif kültür ile ağır sanayi kurulmaz” diye mühim bir tenkidi ve tespiti vardır. karakoç’un bu sözü, 1970’lerde ortaya atılan “ağır sanayi” sloganlarına bir tenkittir, aynı zamanda kültürün yerini işaret eden kıymetli bir tespittir. buradan hareketle;
* kahramanmaraş, osman nalbant’ın il kültür müdürlüğü yaptığı devirde teşebbüs edilen “taş medrese’yi yazma eserler kütüphanesine çevirme” işine geri dönmeli ve burayı ihyâ etmelidir. yazma eserler kütüphanesi olmayan bir şehir bizim modelimizde yer alamaz.
* kahramanmaraş’ta bir şiir dergisi çıkarılmalı ve şehirde türkiye çapında okunan, bilinen yedi şair yaşamadıkça “şiirin başşehri” unvanı kullanılmamalı. bizim edebiyat şehri modelimizde yedi şair bir şart olmalı.
* kahramanmaraş’ta restore edilen konaklardan birisi “her restore edilen konağı lokanta yapıyoruz, bunu da yazar evi yapalım” denerek yazarların “eser yazmak üzere” konaklayacağı bir yere dönüştürülmeli. şehrin dışındaki edebiyat birikimini ve yazarları, böylece şehre çekmeye çalışmalı. nilüfer belediyesi’nin bu konudaki çalışması örnek alınabilir.
* kahramanmaraş’ta üç bağlama üstadı, üç tambur üstadı ve üç hattat yaşamalı. bu hedef kabul edilerek bu üstadların yetiştirilmesi için çalışmalar yapılmalı.
* şehirde en az üç sahaf, üç mücellit bulunmalı. bunun için teşvikler geliştirilmeli, eğitimler düzenlenmeli.
yukarıda sıraladıklarım kendimize ait edebiyat şehri tasavvurumuza dair kastımın anlaşılması için, bir fikir versin diye yazdıklarımdır. elbette daha kâmil bir çerçeve konuşulup tartışıldıkça gelişecektir. kanaatim o ki yapılan işlerin anlamlı olup olmadığını teyit etmek, şehrimizde temayüz etmiş kabiliyetlerin olup olmadığıyla anlaşılabilir. kabul etmemiz gereken bir gerçektir ki bugün adına ödüller verilen şahısların neredeyse tamamı şehrimizden ayrılıp istanbul ve ankara’da yazar şahsiyeti kazanmış kimselerdir. kahramanmaraş dışında temayüz etmiş kimseler adına, kahramanmaraş dışından gelecek bir jüriyle ödül dağıtmak kahramanmaraş’ın edebiyat şehri olmasına ne fayda sağlayacaktır? kütüphanesiz, sahafsız, yayınevi ve dergiden mahrum bir şehrin yılda bir hafta edebiyat festivaliyle kültürünü yükseltmesi mümkün değildir, yeni edipler ve kültür adamları yetiştirmesi muhaldir. bizim edebiyata dair vasıflarımız büyük ölçüde şehrimizin şifahî kültürünün bir neticesidir. istanbul merkezli kendi yazılı kültürümüzün dünyasına ait eserler kahramanmaraş’ta azdır. batıcı, modern kültüre de intibak etmiş değiliz. bu vaziyeti akılda tutarak şehrimizin yapısına uyan bir kültür hamlesine kalkmak lâzımdır.
[kahramanmaraş – 24 safer 1442/11 ekim 2020 pazar]
mehmet raşit küçükkürtül
1 Yorum