Mücahit Emin Türk’ün, lisân üzerine düşünme çalışmaları devam ediyor.
Kelime ağırdır. Kâfir kelimesi hepten ağırdır.
***
Türkiye’de son dönemde kâfir kelimesi kullanılamaz hâle geldi. Herkes bu kelimeden nem kapar vaziyete geldi. Bu kelime üzerine biraz konuşalım.
Her kelime, millet için bir gerekliliktir. Halkın sadece hayatını vermez lisân. Lisân, o halkın idrak seviyesini, basiretini ve ferasetini de işaret eder. Ahlak, seciye ve şecaat bakımından yüksek seviye sahibi bir cemiyetin lisânı da bu vasıflarla mütenasip olur. Bu meyânda, kâfir kelimesi cemiyetteki sosyal hiyerarşinin yerine oturması için bir mecburiyettir. Kimin kâfir olduğunun bilinmesi cemiyet hayatının sıhhati için mutlaka ama mutlaka gereklidir.
Diyeceksiniz ne gibi bir sıhhat temin ediyormuş ki? İzah edeyim. Bir müslüman kız, asla bir gayr-ı müslimle evlenemez. Kimin kâfir olduğunu bilmezsek kızımızı neye göre evlendireceğiz? “Müslüman dini aşikâre” diye bir söz vardır halkın ağzında. Gizli kapaklı iş çevirmek, ikiyüzlülük, yalan gibi işler hemencecik müslümanın itikadına zarar verecek vaziyetler ve fiillerdir. İtikadımızın sıhhatini muhafaza etmek için de müslümanın hâl, vaziyet ve tavrını bariz kılacak bir cemiyet hayatı teşekkül etmelidir. Bu da ancak kâfir kelimesinin doğru, yerinde ve mutlaka kullanılmasıyla mümkün olur. Kâfirin işini gücünü, hâlini vaziyetini bilmek mecburiyetindeyiz.
Bazıları çıkıp bu kelimenin bir hakaret olduğunu söyleyebiliyor. Bunun büyük bir şuursuzluk olduğunu mutlaka ifade etmek gerek. Burada şair İsmet Özel‘in bir tespitinden istifade edebiliriz. Özel’e göre, Türkiye’de birtakım insanlara mürteci, yobaz, gerici gibi sıfatlar takıldı. Eğer bu insanlara bu sıfatlar yüklenmeseydi bu lafı ortaya atan insanlara mürted, kâfir, gavur vb. demek icap edecekti. Bugün, Türkiye’de kâfir kelimesinin bir hakaret olduğunu savunan insanlar, dün birilerine “mürteci” deme uyanıklığını gösterenlerin dümen suyuna gelmiş görünüyor. Kâfir kelimesinin hakaret olduğunu düşünenlerin arasında elbette, mürteci sözünü piyasaya sürenler önemli bir yer tutuyor.
Kâfirin ve kâfirin işlerinin ne olduğunu bilmek; kendimizi ondan ayırmak için ihtiyaç duyduğumuz bilgilerdir. Çünkü küfür tek millettir. Hangi milletin adet ve davranışlarını alırsak o milletten sayılacağımız kötü bir akıbet diye tespit edilmiştir.
Öte yandan şu da var: İki fıkıh kitabı okuyanın tekfir etme hastalığına tutulması maalesef karşılaştığımız problemlerden biridir. Nasıl kâfirin kim olduğunun ayan beyan olduğunu bilmek mecburiyeti varsa müslümanın kim olduğunu bilmek de gerekir.
Kâfir kelimesi ile gavur kelimesinin nüans farkı bulunmaktadır. Ancak yine de aynı meyanda kelimelerdir bunlar. Milletimizin müktesabatında yerleşmiş olan anlayışı görmek için aşağıdaki listeyle bitiriyorum yazımı:
– acemi nalbant gâvur eşeğinde öğrenir: Mesleğinde ustalığa erişmemiş kimse, ilk denemelerini gözden çıkarılabilecek malzeme üzerinde yapar.
– (bir iş) gâvur orucu gibi uzamak: Bir iş gereğinden çok sürmek, sürüncemede kalmak.
– (bir şeyi) gâvur etmek: Boşuna harcamak, yerinde harcamamış olmak, işe yaramaz duruma getirmek.
– gâvur inadı tutmak: İyiden iyiye inatlaşmaya başlamak.
– gâvur olmak: 1) Müslüman olmamak; 2) Dinsiz olmak; 3) mec. boşuna harcanmak: Aldığım, bu şeylerle, beş bin lira gâvur oldu.
– gâvur ölüsü gibi: Çok ağır ve hantal: “Gâvur ölüsü gibi yemek masası, ona benzer büfe, kasvetli.” -E. Işınsu.
– gâvura kızıp oruç yemek (bozmak): Başkasına kızıp kendine zararlı olan bir iş yapmak.
– gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını çalar: Kişi, inançları ayrı da olsa, hoşlanmasa da geçimini sağlayan kimseye hizmet eder.
– sonradan görme, gâvurdan dönme: Sonradan görmeler fazla iyi niteliklere sahip değildir.