İtiraflar: En Kötüler

İtiraf ve teşhircilik modern bir eylem… Fatmanur Demir kendi üzerinden ‘itiraf’a değindi.

***

Anlamsıza anlam yüklemeye çalışmak kadar anlamsızdı düşündüklerim. Ve ben, düşüncelerimi kontrol edemez duruma gelmiştim. Harfler birbiriyle savaşıyor, ben onları durdurmak istedikçe hiçte istemediğim bir şekilde yan yana geliyor ve bana sırıtıyorlardı. Hayatın içini boşaltıp yerini samanla doldurmanın daha eğlenceli olduğunu savunanların anlam kelimesine yükledikleri manayı eleştirdim saatlerce. Durmadan sordum, sordum, sordum.

Neden hayatın anlamı yok?

Meyveler neden eskisi kadar tatlı değil?

İnsanların bu kadar somurtmasının nedeni enflasyon mu?

Sebep buysa eğer; yaşlılar, garibanlar, köylüler; enflasyondan, devalüasyondan ve revalüasyondan ne anlar?

Altın düştü de ne oldu?

Tımarhanedeki delilerin dışında aramızda dolaşan kaç deli var?

Bir anne nasıl olur da aldırdığı bebeği için “Aman canım zaten hiçbir şeye benzemiyordu” diyebilir?

Bunca anlamsız düşüncenin içinde zonklayan başımı tutup “Ağrı kesici kullanmama rağmen neden baş ağrım dinmedi?” sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Okuduğum üniversitenin “itiraf” sayfasına girmek bana iyi gelmedi galiba. Boşuna dememişler “merak başa beladır” diye.

İtiraflar bana göre değildi.

Birkaç itirafın ardından bana “Ne kadar ketumsun” diyenlere gönderme yaptım içimden. Ne dediğim yine bende gizlidir. Kızların o boyalı, uzun tırnaklarıyla yırttıkları hayâ perdesini erkekler nasıl, ne şekilde parçalıyor sorusu beynimin her köşesine çarptı yanıt bulma arzusuyla.

Hadi hep birlikte…

El ele…

Az kaldı…

Biraz daha çaba…

Ve sonuç zulüm, enkaz adına ne derseniz artık.

Midemin bulanmaya başlaması ve başımın üstünde cıvıldayan kuşları görmemle birlikte kapattım sayfayı. Fal taşı gibi açılmış olan gözlerim gün boyunca normal haline dönmedi. Bir insanın kendini ne kadar aşağılayabileceğini bu sayfada daha iyi anladım. Sonra, etrafımdaki insanlara bakıp herkesin öyle olmadığını görünce geleceğe dair var olan umutlarımın bileğini kesmek için kırdığım aynamın parçalarını ellerim kanayarak topladım.

Teknoloji bana göre değildi. Ben hep cahil kalmalıydım.

Ertesi günüm tam bir hezimetti. Kampüste arşınladığım yol boyunca gördüğüm her öğrenciye “Acaba bu da onlardan mı?” düşüncesiyle baktım. Yol bitmek bilmedi. Herkes canavarlaştı gözümde.

Eldivenli adamlar…

İtiraflar…

Uzun tırnaklı kızlar…

Adı değiştirilmiş kanlar…

Ben çıldırmaya başladığımı hissettiğim anda toparladım kendimi. Anlamsız düşüncelerin girdabında kaybolmanın anlamsızlığının farkına vardım. Sonra her şeye bir anlam yükleme savaşı başlattım tek taraflı. Düşman anlamsızlıklar, silahım harfler. İtiraflardan uzak durdum savaşta. Attığım her ok zihinlerde bir delik açtı anlam yerleştirmek için.

Teknoloji gerçekten şart mı?

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir