“Hiçbir şey yapmak” cümlesi, her ne kadar “hiç” kelimesinin anlam kümesine atıf yapıp yapılan bir şeyin olmadığını ifade etse de gerçek bu değildir. Çünkü hiçbir şey yapmak da bir şey yapmaktır. Hani insan yaptıklarından sorumlu olduğu gibi yapmadıklarından da sorumludur ya, aynı bunun gibi bir durum sözkonusu. Her pasif hal, aslında aktiftir. Sadece pasifin aktif bir eylem içerdiğini görmek için genel geçer yargılardan uzak durmak ve biraz derinlemesine düşünmek kâfidir.
Pasiflik, normalde edilgenliktir. Etkiyi kabul etme hali de diyebilirim. İşte buradaki kabul etme hali gizli bir aktiflik barındırır. İnsan her hangi bir olay karşısında tepki göstermeyerek başlı başına bir tepki göstermiş olur, tabii anlayana! O halde hareket içermeyen hareketler de olabilir. Bunu pasif görünümlü aktiflik olarak isimlendirebilirim. Yani hareketsiz hareketlilik…
İnsan çaresiz kaldığında, etrafında cereyan eden olayları değiştiremeyeceğini düşündüğünde, içinde bulunduğu duruma hiçbir etkisinin olmayacağını anladığında ister istemez pasif kalmayı ve hiçbir şey yapmamayı tercih eder. Ama her tercih etme bir eylemdir ve aktifliği gösterir. Kişinin kendisine sadece iki şık sunulduğunu ve ikisinin de birbirinden kötü olduğunu fark ettiği anda kendini bulduğu pasiflik halinin ana özelliği eylemsiz bir bekleme içermesidir. Fakat her bekleme bir niyet barındırdığı için pasif değil bilakis aktif bir eylemdir. Daha açık söylemek gerekirse, beklemek irade içeren bir eylem olması sebebiyle, her ne kadar bekleyen kişi bu esnada hiçbir şey de yapmıyor gözükse bile bir şey yapıyordur. Hatta en az iki şey yapıyordur: tercih etme ve sonucunda sakince bekleme. Tercihin, bir şeyi diğerinden üstün tutma ve daha değerli görme tanımı hatırlanırsa demek istediğim anlaşılacaktır. Tercih etmek insanın akli faaliyetlerini kullanarak bir karara varmasıdır. Bu kararın “hiçbir şey yapmamak” olması durumu değiştirmez. Sonuçta hiçbir şey yapmamak da bir iradeye dolayısıyla akli muhakemeye dayanır ve bu sebeple başlı başına bir eylemdir.
Her bekleme eylemi umut içerir. Umut, olmakta olanın ve süregelenin değişeceğine dair insanın içindeki sestir ki bu ses insanı hayatta tutar. Yani bekleyen insan, hayatına devam etmekte kararlı olduğunu gösterdiği gibi ümidi olduğunu, bazı taşların zor olsa da yerinden oynayabileceğini de söylemektedir. Ayrıca beklemesinin bir sebebi olduğunu ifade etmektedir. O halde hiçbir şey yapmamak mümkün değildir. Var olmak ister istemez bir şey yapmayı zorunlu kılar. Buradan insanın sorumluluk sahibi varlık olduğu tanımına da varabiliriz. Çünkü insan, her halinde kendini bir sorumluluk içinde bulur ve bu sorumluluğun doğurduğu yükleri taşımak ya da taşımamak arasında gidip gelir. Eğer taşırsa, üstlendiği ya da üstlenmek zorunda kaldığı sorumluluğunu yerine getiriyor deriz. Ama yükleri sırtından atar ve sorumluluklarını yerine getirmek istemezse, bu sefer de sorumluluklarını yerine getirmemenin doğurduğu sorumluluklar ile yüz yüze gelir. O halde insanın, her halde sorumluluk yüklenen varlık olduğu ortaya çıkmış oldu.
İnsan, -genelde- gördüğü ve dokunduğu şeylerin gerçekliğinden şüphe duymaz. Bu sebeple bir şey yaptığı zaman bir eylem içinde olduğundan şüphelenmez. Hareketi eylemle eş tutar. Ama eylem fiziki olabileceği gibi zihni de olabilir. İşte “hiçbir şey yapmamayı” seçen biri zihni bir eylem içerisindedir. Ne yaparsa yapsın eylemekten kaçamayan insanın sorumlu olduğunun farkına varması ve sorumluluklarıyla yüzleşmesi belki de insanın kendini tanımasında en iyi yollardan biri olabilir. İnsan, kendi fıtratıyla savaşından her zaman yenik çıkar. Madem öyle insanın sorumlu bir varlık olduğunu ve bunun sebebinin de kendisine lütfedilen akıl olduğunun farkına varan kişi her an bir eylem içerisinde olması gerektiğinin ve hatta olduğunun bilincine varır. Var olmak, başlı başına bir eylem içinde olmaktır, burada insanın seçme hakkı yoktur. Seçme, var olduktan sonra aktif ya da pasif eylemenin içinde olmakla ilgilidir. İnsan madem seçebilen bir varlıktır, seçimlerinin bir “benlik” oluşturması ve bu ben’den sorumlu olması da normaldir.
Sulhi Ceylan
3 Yorum