Gen ve Ötesi

İnsanoğlu, varoluşunun başlangıcından bu yana dünyayı değiştirmeye çalışıyor. Değişim ise, doğallığın yok olmasından başka bir şey değil. Bir odunun ucu sivriltilerek avcılıkta kullanılmaya başlanan mızrak; uzağı yakın eden tekerlek; dünyanın ayak basılmadık yerlerine doğru yapılan, keşiflerin yönünü belirlemeye yarayan pusula; ülkeleri kalkındırmakla beraber bir zümreyi güçlendirmeye yarayan, sayısız insan gücüne muhtaç olan sanayi; oturduğu yerden dünyayı dolaşırken aynı zamanda eve sipariş vermeyi sağlayan internet… Elbette ki bunlar, sayısız gelişimden sadece birkaçı fakat kat edilen bu gelişim, doğal dünyadan yapay dünyaya doğru ilmek ilmek bir geçişe de sebep oldu. Hatta diyebiliriz ki, doğal dünya artık bir ütopya. Çünkü geldiğimiz noktada yediğimiz etten, içtiğimiz suya, ekip-biçtiğimiz mahsulden onları besleyen yağmura kadar doğal olmaktan uzaktayız. Artık “insan” olarak da doğallığımızın kalmayacağı bir çağın boşluğunda tutunacak dalımız olmadan düşüyor, yaşamaya çalışıyoruz.

Çağın getirisiyle gelişimi durmaksızın devam eden insanın, nerede duracağını kestirebilmek artık zor. “Çağ mı insanlığı şekillendirir, insanlık mı çağı şekillendirir?” sorusu şeffaf bir hâle geldi: “İnsanlık bir çağ mıdır?” Bu soru elbette ki görece birçok cevabı da doğurur. Fakat burada şu soruyu da eklemek gerekir: Hangi insan? Doğal insan mı, yapay insan mı? Bu soruyu bize sorduran sebeplerin başında çağımız insanının, belki de bu yüz yılın son doğal genlerine sahip insan olması gelmektedir.

Gen ve Ötesi Çalışmalarının Gelişimi

İnsan genine dair çalışmalar her ne kadar 19. yüzyılın sonlarında Gregor Mendel’in bezelye deneyiyle başlamış olsa da ilk ciddi çalışmalar, 20. yüzyılın ikinci çeyreğine denk gelir. 1944’te Avery – MacLeod – McCarty’nin DNA çalışmalarını 1952’de Alfred Hershey ve Marta Chase’ın protein çalışmaları takip eder. 1990’lara gelindiğinde gen çalışmaları o kadar ilerlemiştir ki, artık insan gen haritasının çıkarılma safhasına geçilmiş ve bu gen haritasına göre çalışmaların başka bir boyuta ulaşılması arzulanmış ve buna da İnsan Genom Projesi adı verilmiş. Peki, bu proje nedir?

İnsan Genom Projesi, yani insanı yeniden tasarlama… Evet, “tasarlamak” kelimesi tam olarak bu projenin amacını ifade ediyor. Çünkü Batı’nın bilim insanlarına göre insan, yeniden tasarlanabilir (Yeniden tasarlamak, Tanrı’nın, insanı eksik ve kusurlu yarattığı anlamına gelir ki, bu da Tanrı’nın Tanrılığını sorgulamaktır. Burada Batılı insan, Tanrı’dan daha iyi yaratabileceği, düzgün çalışan, eksiksiz ve kusuru olmayan bir insan prototipi ortaya koymak istemektedir!) ve bu yeni tasarım, dünyada daha sağlıklı bir şekilde yaşayabilir. Sağlıklı diyorum, çünkü insanın en büyük zaafı sağlık. Sağlığın önemini, yaşadığımız pandemi döneminde çok ciddi şekilde idrak ettik.

Yeni doğan bir insanın genlerinde yer alan bozuk genlerin ayıklanabileceğini yıllar önce ifade eden bilim insanları, bu tezlerini kanıtlamak için her türlü canlıyı denek olarak kullanmaktan çekinmediler. 90’lı yılların sonuna doğru gelindiğinde, insan gen haritası üzerinde çalıştıklarını ve artık bozuk genlerin kolay bir şekilde belirlenip üzerinde işlem yapabileceklerini ifade ettiler. Dünyada milyonlarca insan için umut vadeden bu gelişme, onlarca sorunu da beraberinde getirecekti. Uzun vadede bağımsız kişilik duygusunun rahatsızlığı, ahlâkî eğilim vb. sorunların ortaya çıkabileceğini gösteren bu araştırmalar, 1996’da klonlanan ve 2003’e kadar yaşayan Koyun Dolly[1] projesinin “başarısızlığından” sonra rafa kaldırıldı.

Aslında, 2003’te ölen Dolly’nin kısmî “hayatta kalma” başarısı birçok projenin önünü açmıştı. Bunlardan en dikkat çekeni elbette ki klonlamaya yönelim oldu. Bu, insanın, sil baştan kendini tasarlamasının ilk adımı, Tanrı rolüne bürünmenin (!) ilk evresi olacaktı. Kat edilen gelişmenin cazibesine kapılan bilim insanları, gen dizilimi araştırmalarına hız verdi ve 13 yıl süren çalışmanın ardından 2003’te, Dolly’nin öldüğü sene, ABD öncülüğündeki uluslararası İnsan Genom Projesi’ni tamamladı. “Bu süre zarfında bilim girişimcisi Craig Venter yönetimindeki özel bir şirket, insan genom dizilimi için, devlet öncülüğündeki projeye kıyasla daha az kapsamlı ama çok daha hızlı, alternatif bir yaklaşım geliştirdi. San Diego merkezli Illumina ve Çin merkezli BGI-Shenzen gibi şirketlerin kurulması genom dizilimini rekabetçi, hızla büyüyen, multi milyar dolarlık küresel bir endüstriye dönüştürdü. DNA’yı proteinlerdeki küçücük deliklerden elektrik gücüyle ittirerek, içeriğini kâğıt şerit okur gibi okuyan yeni nesil nano-gözenek dizilim sistemleri ise gen diziliminde daha da büyük devrimler yaratma potansiyelini taşıyordu.”[2]

2010 senesine gelindiğinde Craig Venter meslektaşlarıyla birlikte Mikroplazma mikoid denen bakterinin tam genomunu sentezlediğini ve başka bir bakterinin boş zarının içine yerleştirdiğini duyurdu. Böylece, dünyanın ilk sentetik hücresini “yarattı!” Bu çığır açıcı ilerleme ne mevcut bir hücreyi düzenlemeye benziyordu ne de bakterilere insülin ürettirmeye. Bu, sıfırdan hayat inşâ etmekti. Biyologların “tanrı rolünü oynadığı”ndan endişelenen insanlar için ibretlik bir örnekti. Altı yıl sonra Venter’in ekibi, ürettikleri sentetik hücrenin genetik kodunu, hücreyi hayatta tutmak için gerekli olan çok daha az sayıda hayati gene indirgediklerini ilan etti. Yaşamın kodunu yeniden yazma yönündeki sonu gelmez sürecin ilk adımı olarak “müthiş” bir başarıydı bu!

Devamı ikinci yazıda…

 Adem Suvağcı

[1] Detaylı bilgi için bkz: https://evrimagaci.org/kopya-koyun-dolly-nasil-klonlandi-3673
[2] Jamie Metzl, Darwin Hack’leniyor Genetik Mühendislik ve İnsanlığın Geleceği, Çev. Duygu Akın, İstanbul, Tellekt, 2021, s. 42-43

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • hacı turan salihyatırım , 25/01/2023

    üslüp güzel, yazı süper. tebrikler. anlaşılan sonun sonuna yaklaştık. borsayı sallayın, derhal topraktan daireye girin. tütün ve misvak stoklayın bir de. kaçarı yok, çok iş yapacak bunlar. kıbleyi gösteren pusulalar var bi de, dijital değil de mekanik olanlar. koyun kenara dursun beş on tane. sibirya’ya bile gitseniz eliniz ayağınız olacak onlar sizin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir