Ekmek Bulamazlarsa Pasta Yesinler!

1789 Fransız Devrimi’nin üzerinden henüz dört yıl geçmişti. 16 Ekim 1793 günü Paris’in ünlü Concorde Meydanı’nı dolduran kalabalık biraz sonra giyotinle idam edilecek mahkûmu bekliyordu. Concorde Meydanı’na toplanan binlerce Fransız; Fransa’nın son Kraliçesi Marie Antoinette’in masal gibi başlayan, skandallarla devam eden ve sonunda trajik bir şekilde noktalanacak hayatını görmek için öfkeli ve sabırsız bir bekleyiş içindeydi.

18. yüzyıl Fransa’sında baş gösteren un fiyatlarındaki fahiş artışlar yüzünden Fransız halkı kuru ekmek bile bulamıyor, neredeyse iflas etmiş ülke ekonomisinin getirdiği fakirlik zor olan hayat şartlarını daha da zorlaştırıyordu. Soylular ise ihtişam ve zenginlik içinde halktan habersiz bir şekilde yaşıyordu. Bu dönemde kraliçe olan Marie Antoinette halkı umursamıyor, ahlaka ayrı bir hayat sürüyor ve zevk içinde yaşıyordu. Peki, tarihin önümüze koyduğu bu iddialar ne kadar doğruydu?

1755 yılında Viyana’da doğan Antoinette, Roma İmparatoru Franz ve Avusturya İmparatoriçesi Theresa’nın on beşinci çocuğuydu. Saray hayatında tam bir soylu olarak yetiştirilen Marie, Fransa-Avusturya ittifakının devamı için Fransa veliahdı Louis ile henüz 15 yaşındayken evlendirilmişti. Avusturya kökleri yüzünden hiçbir zaman bir Fransız olarak görülmedi. Evliliklerinin üzerinden dört yıl geçtiğinde kralın ölümüyle veliaht Louis, 16. Louis adıyla tahta çıkınca Marie Antoinette de kraliçe oldu. 16. Louis’in taç giyme töreni yapılırken Fransa’da ekmek kıtlığı zirveye ulaşmıştı. Halk ekmek bulamıyorken düzenlenen görkemli taç giyme merasimi, halkın saraya karşı beslediği öfkenin daha da artmasına neden oldu.

Dramatik bir sona doğru giden hayatın içinde gördüğümüz Marie, sarayda doğmuş, büyümüş ve hiçbir zaman yoksulluğun ne demek olduğunu öğrenmemişti. Bu lüksün içinde yine de mutlu görünmeyen kraliçe evliliğinde de istediği huzuru tam olarak bulamamıştı. Doğup büyüdüğü topraklardan uzaktaydı ve kendisini yalnız hissediyordu. Evliliğinin ilk yedi yılında çocuk sahibi de olamamıştı.

Yalnızlığın verdiği ruh hali ile kraliyetin getirdiği popülerlik arasında sıkışıp kalmıştı. Saray artık ruhunu sıkıştıran bir mengeneye dönmüştü. Para harcayarak yaşadığı can sıkıntısını gidermeye çalışıyordu. Hiçbir zaman el emeğiyle para kazanmamış olan kraliçe paranın değeri ve Fransa halkının yaşadığı yoksulluk hakkında bir fikre sahip değildi. Sarayda kumar partileri düzenlemekle kalmıyor, pahalı mücevherler ve ipek elbiseler alıyordu. Doğum günü partisinde düzenlediği kumar partisi savurganlığın ve sorumsuzluğun belki de son noktasıydı.

Yoksulluk ve kıtlıkla boğuşan halkın öfkesini arttıran bu hayat, sonunda kraliçenin ahlaka aykırı yaşan sürdüğü iddiaları da konuşulmaya başlanmıştı. Hiçbir zaman kanıtlanamayan bu dedikodular halk nezdinde itibarı zaten olmayan kraliçeye karşı duyulan nefreti daha da belirginleştirmekle kalmadı derinleşmesini de sağladı. 16. Louis’ten önceki iki kral döneminde yaşanan savaşlar, Fransa’yı Avrupa’nın en borçlu ülkesi konumuna getirmiş, 16. Louis zamanında ülke ekonomisi artık iflasın eşiğine dayanmıştı. Artık halk sokaklara çıkıyor ve ülkede bir şeylerin değişmesini istiyordu. Versay sarayının önüne kadar gelen öfkeli kalabalık sesini krala ve kraliçeye duyurmaya çalışıyordu. Sofrasında yiyecek kuru bir ekmeği bile olmayan öfkeli kalabalık ayaklanmıştı.

Halkın öfkesini belki de ilk defa bu kadar yakından duyan Kraliçe Antoinette neler olduğunu sorunca etrafındaki görevliler “Halk, ekmek istiyor.” cevabını alır. Bunun üzerine kraliçenin “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” dediği söylenir. Aslında Marie Antoinette hiçbir zaman böyle bir şey dememişti. Devrimin ayak seslerinin daha çok çıkmasını isteyen birileri kraliçeye karşı halkın öfkesini daha da arttırmak için onun böyle bir cümle kurduğunu iddia etmişti.

Fransız Devrimi’nin fikir babalarından olan meşhur düşünür J. J. Rousseau, Fransız Devrimi’nden tam 22 yıl önce kaleme aldığı “İtiraflar” isimli eserinde böyle bir anekdot nakleder. Onun naklettiği anekdotta buna benzer bir sözü adı bilinmeyen bir prenses söyler. Bu sözü Marie Antoinette’in söylemediğinin bir delili de Rousseau’nun eserini yazdığında Marie Antoinette’in küçük bir çocuk olması ve Fransa’da değil Avusturya’da bulunmasıydı. Ancak hiç kimse meselenin bu tarafıyla ilgilenmedi ve bu satırlar kraliçenin bu talihsiz sözü söylediği şeklinde dilden dile dolaşarak suçlanması için kullanıldı.

Ekmek kıtlığının Fransa’da baş gösterdiği dönemde durumdan haberdar edilen kraliçe aslında çok daha farklı şeyler söylemişti. Marie Antoinette’in aldığı notlara baktığımızda kraliçenin şunları yazdığı görülür:

“Kendi bağımsızlıklarına rağmen bizlere böylesine iyi davranan bu insanları gördükçe onların mutluluğu için kesinlikle daha sıkı çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği Kral da görmektedir. Kendi adıma konuşmam gerekirse taç giydiğim günü yüzyıl bile yaşasam hayat boyu unutmayacağım.”

Yine de devrimi ateşleyen el istediğini almış, kral ve kraliçe devrilmiş, vatan hainliği ile suçlanarak tahttan indirildi. 1793 yılında yargılanan ve suçlu bulunan kral giyotine gönderildi. Eşinin akıbeti nedeniyle yemekten içmekten kesilen kraliçe her gün nöbet geçirmeye ve zayıflamaya başlamıştı. Neredeyse ayakta bir cesede dönen kraliçenin bu halini gören halk ona acımadı ve yaptıkları nedeniyle mutlaka cezalandırılmasını istedi.

14 Ekim’de mahkemeye çıkan kraliçe 15 Ekim’de suçlu bulundu ve idama mahkûm edildi. “280 no.lu mahkûm” olarak anılan Kraliçe Marie Antoinette, kocası Kral 16. Louis gibi giyotine giderken bir deri bir kemik kalmış bir haldeydi. İdama giden o dar ve kısa yolu yürüyen “Pelerinli Dul” lakaplı Marie, Avusturya’da masal gibi başlayan hayatının böyle dramatik bir sonla noktalanacağını bilemezdi elbette.

Sonuç olarak bir klişeye dönen “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” sözü her ne kadar çöken monarşinin nefret edilen sembolü haline gelen Kraliçe Marie Antoinette’e ait olmasa da, söylendiği günden bugüne hem dünyada hem de Fransa’da çürüyen aristokrasiye karşı bir eleştiri olarak halen kullanılıyor.

Davut Bayraklı

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir