Bir Dilde Galat Varsa Hayat da Vardır!

Galat Nedir?

Galat kelimesi, yanlış, yanılma, hata manasında Arapça kökenli bir kelimedir. Çoğulu galatat şeklindedir. Dil bilgisi terimi olarak galat, “Bir dile başka dillerden biçim ve anlam yönüyle değişikliğe uğrayarak geçen kelimeler” şeklinde tanımlanır. Bu tanımı biraz daha genişletebiliriz. Galat terimi dildeki ses, şekil, anlam bilgisi ve söz dizimi yanlışlarını ifade eder. Dil bilgisi kurallarına uymayan her türlü kelime, ibare, deyim ve atasözü galata dâhildir. Yanlış olduğu hâlde herkesçe benimsenip kullanılan sözlere “galat-ı meşhur”, hiçbir şekilde kullanımı uygun görülmeyenlere ise “galat-ı fahiş” denir. Galat aslında bir çeşit dil kurumudur; kelimelerin yanlış kullanımlarına dikkati çeken sivil bir kurum. Kimi âlimlerce bu tür yanlış kelime kullanımlarını gösteren galatat sözlükleri ve risaleleri yazılmıştır.[1] Bugün bu işlevi Türk Dil Kurumu görmeye çalışıyor.

Kelimelerin Dönüşümü

İnsanın siyasî, ticarî, iktisadî ve kültürel faaliyetleri, kendisi dışındaki topluluklarla iletişimini ve etkileşimini mecburî kılar. Bu da ister istemez diller arasındaki alışverişe imkân tanır. Bu anlamda saf bir dil bulmak mümkün değil. Her dil gelişmek ve zenginleşmek için başka dillerden faydalanmaya muhtaç.  Başka dillerden alınan kelimeler çoğu zaman fonetik (ses), morfolojik (biçim) ve bazen de semantik (anlam) bakımından dönüşüme uğrarlar. Böylece kelimeler aktarıldığı dilin sesine ve biçimine bürünür; o dilin anlam dünyasında uygun bir yer edinir. Bir dilin millî hüviyetini gösteren de budur. Aldığı kelimeleri kendi dilinin bünyesine uygun hâle getiremeyen diller zamanla millî hüviyetinden uzaklaşır.

Dil ve Söz Ayırımı

Modern dil bilimciler “dil” ve “söz” kavramlarını ayrı ayrı ele alırlar. Ferdinand de Saussure’ya göre, dil içtimaî bir kavramken, söz ferdî bir kavramdır. Dil, sözlük malzemelerini ve dilin kurallarını içerir; sayılabilir ve sonludur. Söz ise dilin fert tarafından uygulamaya konulmuş biçimidir. Bu yönüyle dil’in sonlu ve sayılabilir elemanlarından sonsuz sayıda yeni yapı türetme imkânına sahiptir. Noam Chomsky, “edinim” ve “kullanım” terimlerini öne çıkarır. Dil bir edinimdir. Kullanım ise söz’ü ortaya çıkarır. Söz’ü belirleyen dil’dir, yani içtimaî olan ferdî olanı belirler[2]. İnsan kültürel birikimi, eğitim seviyesi ve duygu durumuyla bağlantılı olarak söz’ü sınırsız bir şekilde kullanma imkânına sahiptir. Dil ise sözlük ve gramer vasıtasıyla söz üzerinde tahakküm kurmaya, bu imkânı sınırlamaya çalışır.

Dil canlı bir varlıktır. Dilin aslî unsuru olan kelimelerse zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre bazı değişim ve dönüşümlere uğrayabilirler. Yanı sıra, dil bizzat halka ait olduğundan, halk dili kullanırken üzerinde bazı tasarruflarda bulunabilir. Konuşulan ve kullanılan dil, yani söz, her zaman gramer ve sözlüğün önü sıra gider. Gramer ve sözlük, yani yukarıdaki anlamıyla dil, hiçbir zaman söz’e tam manasıyla tahakküm edemez. Gramer kaideleri daha çok yazı dilini, yani imlayı bağlayıcıdır. Fakat bu durum bile bir edip veya şair için her zaman bağlayıcı olmayabilir. Zira işlenen bir dilin dönüşerek aslından uzaklaşması kaçınılmaz bir sonuçtur. Aksi hâlde kelimelerin mana zenginliğine kavuşması, yan ve mecazî anlamların ortaya çıkması mümkün olmaz. Şu hâlde dil’in söz üzerinde, söz’ün dil üzerinde karşılıklı belirleyiciliğinden bahsedebiliriz.

Galatın Önemi ve Kaçınılmazlığı

Türk dilinin lehçeleri arasında en gelişmiş olanı ve içinde en fazla galat barındıranı Türkiye Türkçesidir. Niçin? Edip ve şairler tarafından çok fazla işlenmiş, diğer dillerle çok fazla etkileşime girmiştir de o yüzden. Halk konuşurken, edip ve şairler ise kullanırken dilin kurallarını ve kelimelerin sözlükte kayıtlı anlamlarını aşındırır, geliştirir ve dönüştürürler. Galat kurumu bu aşınmayı, gelişmeyi ve dönüşmeyi kontrol altında tutmak, bazen de engellemek için devreye girer. Kelimelerin telaffuz, imla ve mana bakımından uğradığı değişikliklere set olmak ister. Her ne kadar bunda pek başarılı olamasa da, biz galatat sözlüklerindeki kayıtlara bakarak kelimelerin aslını görebildiğimiz gibi telaffuz, imla ve mana yönünden zamanla uğradığı değişiklikleri de görebilmekteyiz. Bir yandan dili işlerken bir yandan da dilin tarihine uzanabilmekteyiz. Bu anlamda şu rahatlıkla söylenebilir: Bir dilde galat varsa hayat da vardır. O dil işleniyor ve yaşıyor demektir.

Feyyaz Kandemir

Kaynak: Mostar Dergisi, Aralık 2020, 190. sayı


[1] Galatat risalelerini ve sözlüklerini toplu olarak ele alan bir eser için bkz: Zühal Kültüral,  Galatat Sözlükleri, Simurg Yayıncılık.
[2] Saussure ve Chomsky ‘nin fikirlerinin özeti için bkz: Hayati Develi, “Kemalpaşazade ve Ebüssuûd’un Galatat Defterleri”, İlmi Araştırmalar 0 (2014 ): 99-125.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir