Bilgiye Giden Yol: Yeniden Düşünmek

Düşünmek, düşünülenleri tekrar tekrar düşünmektir. Leibniz’in düşünmeyi “Limana yanaştığımı sanarken, tekrar denize açılıyordum.” şeklinde ifade etmesi bundan dolayı olsa gerek. Düşünmek, sahilsiz bir umman… En çok da bilindiği var sayılan dalgaları sever. Bildiğini sanmak, bilmenin en büyük düşmanı. Çoğu bilinenin, aslında bilinmeyen olduğunu anlamak ve bu bilinmeyeni bilinen kılmak için tekrar tekrar düşünmekten başka yapacak bir şeyimiz yok.

Düşünmek, öncelikle bilinen sularda yüzmektir. Yüzdükçe, yeni keşiflere ulaşmak ve böylece bilinende derinleşmektir. Bilenen olarak görülenin, bilinmeyen olduğu ile yüzleşme, sonra da bu bilinmeyeni bilenen kılma uğraşı… Zira her bilinmeyen, bilinenlerin üst üste koyulması sonucu bilenen kılınabilir. O halde bilinmeyene ulaşmak için bilinen sanılanları gerçek bilinen kılmalı. Bu ise kendi düşüncenin üzerine katlanmak, düşünülenleri teşrih masasına yatırıp sağını solunu kesmekle elde edilir.

Düşünme körlüğü, düşünülenin bir daha düşünülmesine gerek duyulmadığı an başlar. Hâlbuki düşünülen, aslında hakkında en az düşünülendir. Ve düşünülen, tüm yönleriyle ve derinlemesine bir analizi bekleyen bir düşünülmeyendir. Bu sebeple düşünmek öncelikle, düşünüldüğü düşünülenlerle yalnız kalmayı kabul etmektir. Sonrası devrim…

Düşünmek, gerektiğinde kaybetmeyi ve aynı denizde tekrar ıslanmayı göze almaktır. Kişinin, kendi devrimini gerçekleştirmek için yürüdüğü yollarda usanmadan yeniden yürümesidir. Her bir yürüme, yeni bir yürümedir. Eski ayak (düşünce) izlerinin üstüne basılarak devam edilen yürüme de yeni bir yürümedir. Eski yeterince sorgulanmadıkça, yeni yüzünü göstermez. Yeni, kendini eskinin izlerinde saklar. Ve eski eskitilmedikçe yeniye ulaşılamaz.

İnsan, düşündüğünü düşünebilir. Düşündüğünü düşündüğünü de düşünebilir. Düşündüğü üstünde tekrar tekrar da düşünebilir. Düşüne düşüne düşündüğünün kör noktalarını güneşle buluşturabilir. İnsan düşündükçe karanlıklarını aydınlatır. Ama öncelikle kendinin… Kendinden aydınlanmaya başlar ve bu aydınlık zamanla çevreye yayılır.

Düşünülenlerin üstünde düşünmek sanıldığının aksine tekrar değildir. Düşünmede tekrar olmaz, çünkü aynı suda iki kere yıkanılmaz. Su akar, insan değişir. Düşüncelerin, insanı değiştirme gücü vardır ve hafife alınmamalıdır. İnsan, düşündükçe insanlaşır. Düşünmek bir olma biçimidir. İnsan ise olabilen bir varlık…

Düşünmek tehlikelidir. Süregiden hayatın, süre gitmemesini dikte eder. Yürünen yolların bilinçle yürünmesini ister. Geri dönmek, baştan başlamak, aynı sokağı bir daha yürümek… İşte düşünce budur. Bu yüzden Ursula K. Le Guin, “Düşünce çimen gibidir. Işığı arar, kalabalıkları sever, melezlenmek için can atar. Üzerine basıldıkça daha iyi büyür.” der.

Düşünmek, düşünmediğimizin farkına varmaktır. En çok da düşündüğümüzü sandığımız zaman. Hakkının verilmediğinin farkına varılmadıkça bir düşünce kendi yerini bulamaz. Düşünmek sonsuz bir girdabın içinde bir çıkış yolu bulmak için sonsuz bir gayret içine girmektir. Sonsuzda sonsuzca gayret sadece insana mahsustur. Her ne kadar sonlu olsa da.

Düşünen ile düşünülen arasındaki ilişki olan düşünce, bu ilişki sebebiyle sürekli düşünülmeyi gerektirir. Düşünen yani öznenin, düşünülen (şey) üzerine eğilmesi, düşünce meyvesine ermek istemesindendir. Eğer bu meyvenin olgun olması isteniyorsa eğilmenin yenilenmesi ve her bir seferinde derinliğinin artırılması gerekir. Ham meyveye razı olmak, düşünmekten korkulduğunu gösterir. İnsan ise korktuğu ile sınanır.

Düşünmek hiç de kolay değil bilakis zordur. Bu sebeple çoğu insan düşünmemeyi, bir bütüne ait olup, bütünü tamlayan bir parça olmanın zevkini yeğler. Yahut düşünmeyi terk eder ve eline bir yargı kılıcı alıp, herkesin üstüne saldırır. İnsanın, insanlıktan çıkmak için, sadece düşünmeyi terk etmesi yeter.

Düşünmek, ilk görülen limana sığınmak değildir. Bilakis devam eden bir süreçtir. Limanlardan limanlara akıp giden bir yolculuktur. Düşünmek, düşünülen üzerinde yoğunlaşmak, dayandığı varsayımları çözümlemek, bu çözümlemeden doğan yeni sorulara cevap aramak ve cevaplar üzerinde saç ağartmaktır. Düşünmek, kendi sınırlarını aşmaya çalışmaktır.

Düşünmek, düşünmede ısrar etmektir. Kapkaranlık labirentlerde, el feneri ile yıllarca çıkış kapısının aramaktan başka bir şey değildir. Böyledir, insan ziyadesiyle acizdir. Acizliğinin kodlarına ise, düşünülenleri bir daha, bir daha düşünerek varılabilir. İnsanın acizliği, belki de onun tek sermayesidir. Bu sebeple acizliğin kabulü, yeni fikirlerin uzaktan göz kırpmasını sağlar. Zayıflık güce döner. Güç, kendini bilmeye…

Düşünmek, kendi üstünden geçmek, aynı yağmura tutulup sırılsıklam olmak, aynı kuyuya tekrar tekrar inmek ve en son inişte diğer inişlerde bulunmayan yahut keşfedilemeyen bir mana (bilgi) ile gün yüzüne çıkmaktır. İnsan kendine yenilen ve yenildikçe kendini yenebilen yegâne varlıktır.

Sulhi Ceylan

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir