Başrolde Ben

Hani bazı şarkılar vardır, dinlemeden duramazsın. Duramazsın çünkü senin sahici bir duygunu hitap etmektedir. Duramazsın çünkü o şarkı aslında senin için söylenmiştir. Böyle durumlarda şakının iyi ya da kötü olmasının hiçbir esprisi yoktur. Çünkü o anda şarkı senin içinde tekrar yazılmaktadır. Belki de her şarkının farklı kişilerde farklı etki yapmasının sebebi budur.

***

Bazen bir şarkıyı sırf tek mısrası için dinler insan. O tek mısra kalbinin derinliklerine işler ve yüzlerce mısraya dönüşür. Şiirin en az kelimeyle en çok manayı anlatması gibi… İnsan anlaşılmak ister. Bu sebeplerdir hayatı abartması.

***

Yarım kalmışlık insanın kaçınılmazıdır. Bütüne ermek, daireyi tamamlamak az insana nasip olur. Böyledir çünkü insan arzu dairesini tamamlamaya bir soyundu mu, âlemi bu arzuların tatmin yeri sanır. Ah insan, ne de sever kendini kandırmayı!

***

Attila İlhan “Bazıları şiir sevmez; çünkü yaraları yoktur, yaraladıkları vardır..!” der,  el hak doğrudur. Hem ne diyordu Heidegger; “İnsan, yeryüzünde şiirsel olarak ikamet eder.” Yeryüzündeki varlığını şiirsel olarak okumayan bu insan değil midir, dünyayı kana boyayan. Ah insan, yine insan… Bir elinde melek konuklar diğerinde şeytan… Bir eli umut saçarken diğeri azap kusar.

***

Sanıyorum Tolstoy’un bir sözüydü bu “Öyle zamanlar vardır ki, nereye gittiğin değil, kiminle gittiği önemli hale gelir.” Kadim geleneğimizde önce yoldaş sonra yol dememiş mi zaten. İnsan her hâlükârda yolculuk eder, kimi zaman kendi dışında kimi zaman kendi içinde. Kendi dışında yolculuk yaparken elini elçinin eline vermesi gerekir. Kendi içinde yolculuk yaparken ise elini aklına yani içsel elçi olan aklına… Ama bu akıl, hakikatin önünde kendini kurban etmiş akıl olmalıdır. Yoksa pozitivistlerin anladığı manada akıl değil. Hem akıl, kalbin bir fonksiyonudur biz de.

***

İnsan ömür boyu kendini arayan bir varlıktır son kertede. İşin ilginç ve bir o kadar manidar yanı ise insanın kendiyle karşılaştığında kendini tanıyamama olasılığıdır. Evet doğru okudunuz, insan kendiyle tanışıp da kendini tanıyamayabilir. Bu durumun asıl sebebi ise kişinin, kendilik bilincinin nefis üzerinden oturtulması ve ruhun gıdasının verilmemesidir. Hâlbuki insan nefs ve ruhtan müteşekkildir. Düşünsenize, bir sinema salonunda oturuyorsunuz ve yanınızda kendiniz oturuyor. Hafifçe gülümsediniz ve selam verdiniz kendinize. Derken film başladı ve başrolde kendiniz oynuyor. Kesrette vahdeti görebileceğinizi hiç düşündünüz mü? Yoksa çokluk algısı, sizi binlerce kendinizi tanımadan yaşamanın kandırmacasında boğdu mu?

Serdar Kocabaş

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • yunus f. , 12/02/2015

    Bir şiir bir mısraı için okunur. diyor ducane cundioglu feylesofu da. benzerlik gordum cok. Onun yazilari geldi aklima bunu okuduktan sonra. Bazen bir film tek bir sahnesi icin izlenmeye falan degmez. Ducane ve burayla ziddim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir