1. “Mutlu aşk yoktur.” Çünkü her aşk sona ermekle hükümlüdür, doğası bunu gerektirir. Aşkın bitmesi ise gözün açılması ve daha önce maşuka (sevilene) dair görülemeyen eksikliklerin neşvünemâ bulmasıdır.
2. Her aşk içinde bir ayrılık barındırır. İnsanın insana alışması aslında aşkın ölmesinden başka bir şey değildir. O halde her aşk içinde bir katil taşır. Mesele katilin ortaya çıkma vaktinin bilinmemesidir!
3. Her aşkın dönüştürücü bir gücü vardır. Seven ister istemez sevdiğinin rengine (ahlakına) bürünür ki aslında bu kişinin kendi olamaması ve taklit bir hayat yaşaması demektir. O halde her aşk taklit kişiliklere gebedir.
4. Turgut Uyar bir şiirinde ayrılığın insanı deli ettiğini söyler: “Böyle sessiz ayrılıklarda, / her şey önceden belli olur. / en güzel zamanında, aşkın ve hayatın / insan deli olur…” İnsanı deli eden her şeyden uzak durmak gerekir.
5. Siz bakmayın Attila İlhan’ın “Çünkü ayrılıklar da sevdaya dâhil” mısraına. Hiçbir ayrılık sevdaya dâhil değildir. Bilakis ayrılık azap ve beladır. Dünyanın dar gelmesi, ruhun bedene sığamamasıdır. Alınan nefeslerin boğazı acıtması ve uykusuz gecelerdir. Ayrılık başlıbaşına beladır. Kahrolasıdır.
6. Bir köşeye mahzun çekilmemek, yemekten içmekten kesilmemek, uykuyu haram bilmemek için aşktan uzak durmak ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın sesine kulak vermek gerekir.
7. Âşıkla ilgili önümüzde iki ihtimal var. Ya sevdiğine kavuşacak ki bu durumda vuslat meydana geldiği için aşk bitecek ve bir alt mertebesi olan sevgiye inkılab edecektir. Bu da hazzın azalması demektir. Diğer ihtimal ise âşığın maşuka (sevdiğine) kavuşamamasıdır. Bu durumda hayat tam bir ıstırap halinde geçecek ve alınan nefesler tat vermeyecektir. Her iki halde de olan âşığa olacaktır. O halde aşk bir marazdır.
8. Aşk, sonucunda ne olacağının bilinmediği bir yola girmektir ve genelde bu yol aşığın hiç de istemediği yerlerde sona ermektedir. Gözünüzü açtığınızda bilmediğiniz sokaklar ve yaralar içinde uyanmak istemiyorsanız aşktan uzak durun.
9. Aşk gönüllü köleliktir. Âşık için tek önemli şey maşuğun istekleridir. Bu isteklerin saçma sapan olmasının hiç bir önemi yoktur. Tek gerçek sevgilinin ağzından çıkan sözlerdir. O halde aşk, insanı insan kılan aklın yok sayılmasıdır.
10. Aşk imkânsızdır. Her hâlükârda âşıklardan biri diğerinden daha fazla sever. Ve bu durum daha fazla seven için azap değildir de nedir?
11. Aşk doğaldır, evcilleştirilemez. Evcilleşme sözkonusu ise aşk yoktur. Ama her âşık maşuğu tarafından evcilleştirilir!
12. Ebû Saîd-İ Ebu’l-Hayr hazretleri bir rubaisinde “Yârim bana hep neşter üstüne neşter vurur / ‘Vurma’ derim, inadına daha çok vurur. / Değil mi ki gönlümde yeri var gündüz gece / Korktuğum şu ki neşteri kendine vurur.” buyuruyor. Yani aşığın kendini düşünecek hali olmadığı gibi gece gündüz sevdiceğini düşünür ve çektiği bela ise yanına kâr kalır. Maşuk sabah akşam zulmetse de âşık yine de maşuğu kendinden çok düşünür ve sakınır. Fakat gerçek şu ki her aşk sonunda solacak. Solacak bir çiçek için bu kadar kahra değer mi?
13. Âşık olunca kavuşamıyorsun.
14. Mecnun sadece bir sanı/yanılgı yaşadı. Leylaya dair yaşadığının bir gerçekliği yoktu. Çünkü Mecnun bir ömür sadece Allah’ı sevdi ama ilk başlarda Leyla’yı sevdiğini sandı: “Ger ben ben isem nesin sen ey yâr / Ger sen sen isen neyim men-i zâr.” Mecnun aşkın hakikatini ve aslını anlayınca yüzünü Leyla’dan çevirdi. Çünkü Leyla’yı hiç sevmemişti.
15. Eğer âşık olduysanız yukarıda anlattığım 14 maddenin hiçbir önemi yok. Çünkü aşk, aklın iptalidir. Kişinin kendinde olmaması, sevgilinin hayaliyle nefes almasıdır. Aşk gözleri kapalı yaşamak ama yine dünyanın en mutlu insanı olduğunu düşünmektir.
Sulhi Ceylan
(İzdiham Dergisi, 51. sayı)
14 Yorum