Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Kaleminden Bestenigâr’ın Hikayesi

Ahmed Rasim’le bir defa karşılaştım… Senelerden beri içimde birikmiş duyguları söylemek istedim. Kızarmış ve bulanık gözlerle bana baktı. Ve büsbütün başka şeylerden bahsetti. Yalnız bir ara beni dinler gibi oldu ve hemen arkasından: “Bestenigârımı sever misiniz?” diye sordu. Biraz şaşırmakla beraber “Hem de çok…” dedim. Bilmem şaşırmağa hakkım var mıydı? Ben muharriri aramıştım karşıma musikişinas çıkmıştı. Müverrih de çıkabilirdi. Bestenigâr’ın hikâyesi eski hayatımızın bütün bir tarafıdır. Ahmed Rasim Abdülhamid devrinin meşhur merkez kumandanı Sadullah Paşa’nın Çemberlitaş’ta şimdi Evkaf Müdürlüğü olan konağında cariyelere gençliğinde musikî dersi veriyordu. Bu cariyeler arasında şairin çok beğendiği, güzelliği kadar istidadına da hayran olduğu Nigâr isminde çok güzel bir genç kız veremden ölür. İşte:

Ben böyle gönüller yakıcı bestenigârım

diye başlayan bu manzume, bestesi ile beraber bu genç kıza mersiyedir. Dedenin hissî hayatımızda bir dönüm yeri olan, kızının ölümü için yazdığı çok meşhur mersiye bestesinden sonra başlayan modada bu küçük beste en güzellerinden biridir.

(Ahmed Hamdi Tanpınar, Beş Şehir, Sayfa:129, Dergâh Yayınları, 40. Baskı, İstanbul)

 

Bestenigâr

Çok sürmedi geçti tarâb-ı şevk-i baharım
Soldu emelim, goncalarım, reng-i izârım
Bir bülbülü raksânı tarabnâk idim ammâ
Bilmem ki neden terk-i hevâ etti hezârım
Bu nağme-i dilsûz u gam ile düştü ırâka
Ben böyle gönüller yakıcı Bestenigârım

Ahmed Rasim

 

 

 

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir