Her gün, her saat, her dakika, her saniye ve her salise burun buruna geldiğim bazı gerçekler var ve ben bu gerçeklerle göz göze gelmeye korkuyorum. Göz göze gelirsem havsalamı yitirip bütün bildiklerimi unutacağımı düşünüyorum. Sonraysa çıkmaz bir sokağa girecek ve bir daha hiç geriye dönmeyecekmişim hissine kapılıyorum.
Bazen de içime bir felaket tellalı bağdaş kurup oturuyor. Ne kadar susturmaya gayret etsem de, her şeyin daha da kötüye gideceğinin çığırtkanlığını yapıyor.
Sosyal medyadan uzak durmaya çalışıyorum. Haberlerden kaçıyorum. Devlet kuran, vatan kurtaran yürekli esas oğlanlardan, sevgi pıtırcığı kızlardan hazzetmiyorum ve bu yüzden televizyon da seyretmiyorum. Buna rağmen duyduklarım karşısında şaşırıp kalıyor, günden güne taşlaşıyorum.
Bir dostumun tavassutuyla gördüğüm sosyal medyada bir şairenin paylaşımı zihniyetimizin nereye doğru gittiğini gösteriyordu. “Tesettür ‘dikkat çekmemek’ üzere bir yaşam biçimi değildir. Çünkü herkes dikkate değer bir bireydir.” Görünürde ne kadar masumane ve insani değil mi!
İsmet Özel’in aktardığı şu kıssa ise bize farklı şeyler söylüyordu. İsmail Kara hocamız validesi ile muhterem babası Kutuz hocanın yanına gitmektedir. Çarşıya yaklaşınca annemiz, “Oğlum sen önden git. Benim Kutuz hocanın karısı olduğum anlaşılmasın” der ve çocuk yaştaki İsmail hocamızı önden gönderir. Tesettüre dikkat etmesine rağmen tanınmamak için de elinden gelen gayreti gösterir.
Bu hadise bin yıl önce vuku bulmadı. Henüz elli-altmış yıllık bir mazisi var. İçim bu meseleye debelenirken, iki gün önce gördüğüm fotoğraf ise benim için tam bir kırılma noktası oldu. Bu fotoğraf bir firmanın açılış reklamıydı ve spot olarak “Mü’mine çok yakında açılıyor” gibi garabet bir cümleyi tercih etmişlerdi. Reklamı tasarlayanlar muhtemelen yaptıkları gafın farkında değillerdi ve bilmeden de olsa müthiş bir ironiye imza atmışlardı.
Rengi, dini, dili, ırkı olmayan kapitalizm bizi her yönden kuşatıyor ve hareket edecek, nefes alabilecek bir saha bırakmıyor. Çağı iyi okuyor, mekânı harikulade değerlendiriyor ve inancı ne olursa olsun bir şekilde tahakkümü altına alıyor.
Günümüzde revaçta olanı ise kapalılık. Bilinçli olarak tesettür kavramını kullanmıyorum. Çünkü kapalılık tesettürün aksine bütün dikkatleri üzerine toplayan bir pazar payı artık. Kapalılık beğenilmenin, dikkat çekmenin mücessem hâli.
Evet, “Mü’mine Açılıyor.” Üstelik kapanarak, markalarla örtündüğünün zannına kapılarak, örtülü çıplaklar hâline geliyor. Hem de ikna odalarıyla ya da üniversite kapılarında devletin sistematik zulmü ile cebren yapılmıyor. Artık her biri markaların gönüllü taşıyıcısı.
Celal Kuru
7 Yorum