Pek kıymetli kârii, Cenab-ı Rabb’ül-Âlemînden Fıtr Bayramınızın hayr ü hasenata vesile olmasını niyâz ederim. Efendim, zekât-sadaka vaziyfenizi inşallah ifâ eylediniz! Hamd olsun ki bu fakir de vaziyfelerini ifâ eyledi. Şindik, a muharrir beyciğim mübarek bayramı idrak edeli epey zaman oldu deyeceksiniz. Sulhi Bey evladım da fîtarihte gine böyle bir bayram münasebetiyle tertip ettiğim mek’aleyi posta kutusunda görünce bendenize bir telgraf çekmek suretiyle “Üstad aceba mazideki bir mek’alenizi sehven ve mükerreren göndermiş olmayasınız?” deyu sormuş idi. Kafacığınızı yormayınız a efendiler, şu sıra bir telif ile iştigal etmekdeyim fakat edebifikir.com namıyla meşhur enternet mecmuasına da bir hayrım dokansın isteyorum. Binaenaleyh geç dahi olsa bayram mek’alesini sulhi bey evladıma ulaştırmak tasasıynan yazayorum.
Fıtr Bayramında, sabah nemazını edâ eyledikten sonra Sultanahmet Camiinin bahçasına çıkdıydım. Bir mikdar dizlerim açılsın, ciğerim ferahlasın deyü adımlayordum ki bayram nemazını eda eylemekde vücuden eziyyet çekmeyeyim. Bu esnada, mümtaz birer edebifikir.com şârihleri Tankut tiran ve Cankut tukcan evladlarım, caminin bahçasında yanıma yaklaşarak elimi öpüp bayramlaşdılar ve düa istediler. Bir vakiddir mübarek ve muazzam tahrirlerinizle muaşaka ve dahi işbu tahrirleri mütaala edememekdeyiz deyüp hüsran ve hazan içünde olduklarına beyan etdiler. Bu pâk ve masum evladlarımı teskin ve teselli eyledikden sonra memleket irfanını deha fazla azıksız bırakmamak içün kaleme sarılmanın iktiza ettiğünü fehmettim.
İmdi, memleketizin edebiyyat âfâkında birtakım lüzumsuz işgaller vardır. sene 921 felan olacak, şindik bazı tıfıl ve cühelanın Ahmet hamdi tanpınar deyü yer gök inlettiği ademcik ile divanyolu civarında bir münakaşamız olduğu idi. onu oracıkta haşladı idim. Bittabi, “aman üstad öyle demek istemedi idim” felan deyerek amasya elması gibi kızarmış idi. Bakayorum, böyle ademcikler bugün baştacı edileyor. 183 yaşımı idrak edeyorum, böyle kepazelik görmedim! Yazıklar olsun! Sizin gibiler İngiliz Kamil Paşa’nın tıraş sabunu bile olmazsınız!
Efendim, memleketimiz edebiyyatında birçok ifrad ve tefridi müşahede edmekdeyim. Bir vakit, Kemal Tahir evladım pek çok mürekkep yalamış takımın birbirine düşmanlığına sebep olmuş idi. Ol demde, bu husumet o denli kazata sahifelerini ve mecmuaları işgal etdiydi ki “Tahirîler” namiyle birtakım zevat, Kemal Tahir muhibliğinden mütevellit, hitab olunmuş idi. Fekat bu zevatın icraa ve ihlasına bir azık, bir kıymet gelmiş idi. Şindi, birtakım mürekkep yalamış takım “sahih” kelimesini oricinal bir şey deyeyim maksadıynan kullanayor. İşte, memleket hududunda edebiyyat namı hesabına “sahih” mes’elelerin zihinleri işgal etmekliği zuhur eylemiş idi. Filhakika, bugün dahi birtakım Tevarih hususlarında istibdat devirlerinin ihtilâlatının bir kısmı tamir ve tashih olunmuş ve bunda da kemal tahir evladıma bütün memleket borçlanmışdır.
Lâkin, yine bugün müşahede etmekdeyim ki Hilmi Yavız nam bir kazatacı; feylosoflardan felan çırpıştırarak kazata sahifelerini kirleteyor, kendini dahi adam sınıfından saydırayor. Geçmiş vakid, Reis-i Cumhur Abdullah Gül Bey’e “A efendi evladım, niyçün böyle hokkası kursağına ilmeklenmiş çor çocuğu sofrana oturtdun.” deyü fırça atınca “Ah üstadım, Mustafa İsen Bey, çok riyca etdiydi.” diye mazeret beyan etmiş idi.
Pekiy, bu “Hilmizede”lere n’oluyor Allah aşkı içün? A evladım, madem bu kadar istikbâl düşkünüsünüz gidin küçükbaş iskender’e mutabaat edin; memleketin gidişatını görmeyor musunuz?
3 Yorum