Bugün Hutbede İmam Dedi ki…
Bir saat önce Cuma Namazı’nda imam, hutbede tuhaf şeyler söyledi. Hutbeler bildiğim kadarıyla, merkezî bir usulle sunuluyor. Merkezden gelen hutbeleri bütün imamlar minbere çıkıp okuyorlar. Yani Türkiye’nin her bir köşesinde, aynı metni hepimiz dinliyoruz. Hutbelere bir “kitlesel propaganda” gözüyle bakıp buna kıymet verenler var. Bunun ne kadar tehlikeli bir anlayış olduğu ayrıca konuşmalıyız.
Bu Cuma hutbesinde, 28 Aralık 2012 Cuma günü, yeni bir miladî yıla girilmesi münasebetiyle zamanın kıymeti üstüne konuşuyor imamımız. En büyük tuhaflık işte tam burada: Hıristiyan takvimine göre yeni bir yıla giriliyor.
Hutbede, devrilen çamlardan bir büyüğü de şu: Güneşe göre de Aya göre de olsa zaman zamandır, önemli olan onun kıymetini bilmektir. Böyle gevşek bir tavırla, böyle gafilce bir söz nasıl sarf ediliyor anlamıyorum! Bugün İsrail’de, Yahudilere mahsus bir takvim işliyor. Şu sıralar 5 binli yıllarda. Bu takvim, oradaki insanlar dünyaya bakışını, tarihi anlama şeklini kökünden etkiliyor. Hıristiyanlar için, bizim miladî takvim dediğimiz takvim “Tanrının dünyaya inişi, tarihe müdahalesi” olarak görülüyor. Bizde böyle anlatılmıyor tabiî bu mesele. Daha isminden başlayarak her şey olağan kabul edilsin diye kirli bir ikiyüzlülük sürüyor.
Gülünç olan şey şu: İmam, yılbaşı kutlamalarını eleştiriyor. Sabahlara kadar içki tüketip bir Hıristiyan âdetini yerine getiriyormuş insanlar! Peki, zamanı neye göre ölçersek ölçelim fark etmez deyip şu kullandığımız takvimi benimsemek Hıristiyanca bir iş olmuyor mu? Ne yapılmak isteniyor? “Şu kadarcık Hıristiyanlaşmadan bir şey olmaz ama bu kutlama yapanlarınki kadar da abartmamak lazım!” Bu mudur yani yapmamız gereken şey! Kendi ülkemizde, kendi hayatımızın sahibi olmayı istiyoruz biz!
Biz Allah Resulünün (s.a.v) Hicret’le çektiği çizgiyi esas kabul ediyoruz. Buna uygun takvimi kullanmak istiyoruz. Keşke Ahmet Haşim’in “Müslüman Saati” yazısını bu halkın çocuklarından kaçırmasalar, bu halkın çocuklarını o yazıyı anlayacak dilden mahrum etmemiş olsalar…
Tuhaf bir şey de şu: Kumarı, piyangoyu, lotoyu eleştiriyor aynı hutbede imam. Diyeceksiniz bunda ne tuhaflık var. Devletin piyango idaresini devletin diyanet işleri eleştiriyor! Meseleleri o kadar “idareten” ele almış ve hayatımıza yerleştirmişiz ki…
Peki, bunları niye yazıyorum? Akıl sağlımızı koruyalım diye. Bunların yanlış, tuhaf, anlaşılmaz, mütenakız işler olduğunu her zaman aklımızda tutabilelim diye…
1 Yorum