Kazıttım Kumral Saçlarımı
Say ki kıyamet kopmak üzere İsrafil’in elinde sur Dön Göklerin kapısına asıldıydım, yüzüme koyu bir gölge indiydi Elimde bir karadelik
Say ki kıyamet kopmak üzere İsrafil’in elinde sur Dön Göklerin kapısına asıldıydım, yüzüme koyu bir gölge indiydi Elimde bir karadelik
Tadına baktım Hışımla ağzından çıkan kelimelerin Ve ilk elmanın Elimden tuttu kötülüğün bilgisi Sesimde yokluğun Ki bıkkın bir mavzer giyindim
Aydoğan, oysa sadece onun yüzünün kıyısında sahilsiz bir deniz hayal etmiştim. Ama elimde sadece kumral saçlarımı kazıtmak kaldı. Sen, her
Sıvadım kalbimin burçlarını Tennuresini satarken bir semazen Sağır duvarlarımı hıçkırıklarla kırbaçladım Mabede diyorum çıplak girilir Ki ağırdır gölgesi ayrılığın Ve
Aydoğan, burada havaya sağlam bir küfür savurduğumu varsay ve mektubu okumaya devam et. Biliyorum -benim nakıslığımdan, hamlığımdan- ama bir şekilde
Bağırıyorum, bağırıyorum sesim içime düşüyor. Edip Cansever’in şu dizelerine bi bak: “Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz / Herkesin, ama
Haldun Taner’in 1978 yılında yazdığı bir denemenin adı şöyle: “Çok güzelsin, gitme dur” Sonradan denemelerinden oluşan kitabının da ismi oluyor. Cümlenin
İnsan yaralı bir hayvan gibi Uluorta dolanabilir Yaralanabilir insan defalarca Ve bağlacı batabilir Gece sona ererken Hiçbir şey açığa çıkmayabilir
Aydoğan biliyorsun kitaplardan bir dünya kurdum kendime. Kitaplarla nefes aldım, hafakanlarıma kitaplarda çare aradım, hâlâ da aramaktayım… Bilmiyorum bulabilecek miyim
Aydoğan; Şimdi sana, ölülerimin ardından döktüğüm gözyaşlarının kendi ölümümün ağlama provası olduğunu anlatacağım. Eğer insan kendinden kaçmak istiyorsa önünde benim
İnsan kendi acısının hamalıdır. Birkaç yıl önceye kadar olsa, bu cümleyi sana emanet ediyorum, taşı derdim. Şimdi taşıyorsun. Çok yorgunsun
Mektup yazma hatta sana mektup yazma niyetim yoktu, ta ki bilgisayarımdan “Tükeneceğiz” şarkısı çalmaya başlayıncaya kadar. “Bir boşluk ki asla
Kelimenin kökünün kelm’den geldiğini ve kelm’in de yaralamak anlamına geldiğini biliyor muydun Aydoğan? Bu aralar “Ene bi aşkın bahr” adlı parçayı
Aydoğan, bu mektubumda sana Şems-i Tebrîzî ile Evhadüddin Kirmanî hazretlerinin arasında geçen bir olayı anlatmak istiyorum: Şems-i Tebrîzî’nin yolu bir