Kırgınlığı Kucaklamak
“Kalpten kalbe bir yol vardırGözünen görünmez sırdır” Nisanın başı… Tekrar tekrar başlayan yağmurlu bir günün sabahıydı. Masasının başında oturan iri
“Kalpten kalbe bir yol vardırGözünen görünmez sırdır” Nisanın başı… Tekrar tekrar başlayan yağmurlu bir günün sabahıydı. Masasının başında oturan iri
Martın son günleriydi. Hava serin fakat güneşliydi. Ebru her zamanki mide krampıyla yatağında doğruldu. Dağınık saçlarını geriye doğru attı. Bileklerinin
Mutfaktan bahçeye açılan cam kapının önünde duraksadım. Soğuk havayı biraz içime çekmek iyi gelecek diye düşündüm. Kapıyı açtım. Tel korumalığa
“2119 yılında dünya nasıl olacak?” dosyamızın ikinci yazısını Ayşe Sever yazdı: “Bir Ağacın Gölgesine Sığınmak” *** Dersten, işten, trafikten, kuyruklardan,
Ömer Hoca’ya Mutfağa son kez girdim. Yeşil örtülü masanın üzerindeki küçük cam kâsede leblebiler vardı. Hepsini cebime doldurdum. Briketlerini ellerimle
Kararımı vermiştim. Bütün bu anlamsızlıklara kendi ellerimle yön verecektim. İçimde susmayan bir ses “artık zamanı geldi” diyordu. İçi çürümüş heyecanlardan,
Adam, çalışma masası üzerindeki kitapları hızlıca toparladı. Aslında hayatın akışı içerisinde acelesi olmayan biriydi. Kırmızı ışıkta bekler, çay ve kahveyi
Yaz kış fark etmez, çok mühim başka bir mevzuyla meşgul olmadığımız her geceyi birlikte geçirirdik. Aynı bahçedeydi evlerimiz. Vişneden duta
Sen oradasın bilemediğim göremediğim çok uzakta. Bulunduğun yerle ve belki de yerlerle alakalı bildiğim tek şey uzak olduğu. Sana yazmadıkça