Tokat Günlükleri III
Şehir Soğuyor Tokat gezilerimde sürekli karşıma çıkan gerçeklik şuydu: İnsanın kendine yükselmesi. Biz bu dünyaya sıfır olarak geliyoruz, yani bir
Şehir Soğuyor Tokat gezilerimde sürekli karşıma çıkan gerçeklik şuydu: İnsanın kendine yükselmesi. Biz bu dünyaya sıfır olarak geliyoruz, yani bir
Bugün köyde yaşlı bir teyze vefat etti. Ertesi gün köy camisi ve çevresi, civar köylerden gelen insanlarla doluydu. Pencereden bakabildiğim
Abdullah Karaca, bizi yani İstanbul’u terk etti… *** Kendimi karşıma alıp masaya oturuşumun sebebi, İstanbul’u geçici bir süre de olsa
İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır. (Cemil Meriç) Siz ne
Metropol neydi?Kirli sepeti… Emek neydi?Bir para birimi… İnsaf neydi?Sahibinden az kullanılmış… Patronlar kulübü neydi?Sert ünsüzler… Adalet neydi?Ses telleri alınan… Banka
Televizyon neydi?Avuntaç… Pragmatizm neydi?Misvağın üzerine diş macunu sürmek… Müzik neydi?Hissin ana kucağı… Tefekkür neydi?Beyin kaşıntısı… Yara neydi?Bıçağın hasreti… Dekadans neydi?Gardiyanların
“Vatanımızı sevelim, orası babalarımızın da ülkesidir.” (Friedrich Schiller) Kendisini Ermeni, ABD’li ve Bitlisli bir yazar olarak tanımlayan William Saroyan da
Dosyamızın yedinci yazısını Abdullah Karaca hazırladı: Sanat Tarihi *** Giriş Sanat, ruhun insan eliyle en güzel formda konkreleşme arzusudur. İnsana
İnsana, her gün baktığı sokağın göremediği köşelerinden yaklaşıyor “Yozgat Blues”. Neden Yozgat, çünkü belirginliğini yitirmiş bir şehir. İnsanı peşinden sürükleyebilecek
Abdullah Karaca salvolarına devam ediyor… *** Bıçak neydi? Eylemine âşık olduğumuz… Ateş neydi? Ağyârı soğutan… Kaos neydi? Bir şairin üzülmesi…
“Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip
Abdullah Karaca’dan seminer notları ve dahası… *** 1. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali Sempozyumu kapsamında düzenlenen etkinlikte dünya sineması ve türk
Abdullah Karaca’dan ince dokunuşlar… *** Göz neydi? Kalbe açılan uçurum… Şüphe neydi? Ayakkabı içindeki çakıl taşı… Özgürlük neydi? Teslim olmak…
Abdullah Karaca, yazısına Bitlis’e gitme fikri ile başlıyor ama bir anda kendimizi âlemin ortasında aciz bir varlık olarak buluyoruz. Abdullah’ın